AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
"ASKERİ HAZIRLIK HER ZAMAN VAR"
"SDG, Suriye’deki PKK terör örgütüdür. Bu Türkiye için bir tehdit teşkil etmektedir" diyen Çelik, "Türkiye’nin millî güvenliğini sağlamak için askerî hazırlığı ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var." ifadelerine yer verdi.
“TÜRKİYE İÇİN BİR TEHDİT”
Çelik şunları söyledi:
SDG konusunda daha önce de ifade ettim: SDG, Suriye’deki PKK terör örgütüdür. Bu yapı Türkiye için bir tehdit teşkil etmektedir. Bunun söylenmesi, terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge hedefiyle çelişik değildir. Önce durumu tespit ediyoruz, ardından diyoruz ki: Artık kan dökülmeden, tek Suriye, tek ordu ilkesi çerçevesinde bir ulusal bütünlük oluşsun; Suriye’de yeni bir çatışma çıkmasın, yeniden kan dökülmesin.

"10 MART MUTABAKATINA UYUN"
Bunun yolu olarak da çok net bir şekilde ifade ediyoruz: 10 Mart mutabakatına uyulması hâlinde, bu yapı Türkiye için de Suriye için de bir tehdit olmaktan çıkacaktır. Nitekim 10 Mart mutabakatına baktığınızda, özellikle ikinci maddesinde ve diğer maddelerinde; Suriye’deki Kürt kardeşlerimizin kazanımlarının korunması, Esad rejimi döneminde reddedilmiş kimliklerinin tanınması ve onların Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunun vurgulanması anlamında son derece net ve güçlü ifadeler yer almaktadır. Bu nedenle bizim söylediğimiz şey açıktır: SDG, 10 Mart mutabakatına uymalıdır.
"BİR ÜLKEDE İKİ ORDU OLMAZ"
Millî Savunma Bakanlığımızın da ifade ettiği gibi, burada entegrasyonun ferdî olması gerekmektedir. SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir: “Biz blok hâlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.” Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz. Ordu düzeyinde iki silahlı yapının varlığı, iç savaş senaryosu demektir. Böyle bir senaryoda Araplar kaybeder, Türkmenler kaybeder, Kürtler kaybeder; Aleviler, Sünniler, Nusayriler, Ezidiler, Şiiler herkes kaybeder. Bizim arzu ettiğimiz ise Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın birlikte kazandığı; kardeşçe, onurlu, refah ve barış dolu bir geleceğin bölgemizde inşa edilmesidir.
“YENİ BİR ORDU OLUŞTURMAK ANLAMINA GELİR”
Dolayısıyla “10 Mart mutabakatını kabul ediyorum ama bunu bloklar hâlinde uygularım” demek, fiilen ordu içinde yeni bir ordu oluşturmak anlamına gelir. Bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu sözlerin söylenmesinin sebebi maalesef bir yanlışlıktır. Terör örgütlerinin yakın bölgemizdeki tarihine baktığımızda şunu görüyoruz: Bazı saldırgan ya da emperyalist devletler, kendi çıkarları için bu örgütlere geçici ve sahte bir alan derinliği oluşturduğunda, bu örgütler bunu bir fırsat zannederek o yönde ilerlemeye başlıyorlar ya da vekâlet savaşlarının parçası hâline geliyorlar. Doğru olan yol, 10 Mart mutabakatının eksiksiz uygulanmasıdır. Bu net ve doğru bir yol haritasıdır. Biz bunu söylediğimizde, bazı çevrelerden “Siz çözüm istemiyor musunuz?” şeklinde tepkiler geliyor. Ancak bu noktada, kimin çözümden ne anladığını da çok net bir şekilde görmüş oluyoruz. Burada esas olan şudur: Terörü neden gündemden çıkarmak istiyoruz? Birincisi, elbette güvenlik boyutu vardır. Ancak aynı zamanda Türk’ün, Kürt’ün ve Arap’ın ebedî kardeşliğine hiç kimse musallat olamasın diyedir.

“KAPSAYICI BİR HÜKÜMET MODELİ KURULSUN”
Zaman zaman şu tür söylemler gündeme geliyor: Kürt kardeşlerimizin kazanımlarının ellerinden alınmaya çalışıldığı iddia ediliyor. Oysa hiçbir terör örgütünün varlığı, hiçbir kardeşimizin kazanımı olamaz; bu şekilde yan yana getirilemez. Bizim yaklaşımımız nettir: Kan dökülmesin; tek Suriye, tek ordu ilkesi çerçevesinde, hükümette ve diğer kurumlarda Türkmen, Arap ve Kürtlerin temsil edildiği kapsayıcı bir hükümet modeli kurulsun. Kapsayıcı bir toplumsal hayat ortaya çıksın, anayasal vatandaşlık ve eşitlik temelinde uygulamalar hayata geçirilsin. Bütün amacımız ve gayemiz budur.
“AYNI PROPAGANDA DEVREYE SOKULMAKTA”
Ancak bugün benzer haksızlıklar, daha önce Kürt kardeşlerimize yapıldığı gibi, Nusayri kardeşlerimize ve Dürzi kardeşlerimize de yapılmaktadır. Lazkiye bölgesinde bazı odaklar, yeniden Esad rejimi dönemine dönmek amacıyla birtakım faaliyetler yürütmektedir. Bazı ülkelerin örtülü ve dolaylı destekleriyle gerçekleştirilen bu faaliyetlere dikkat çektiğimizde, birileri hemen aynı propagandayı devreye sokmaktadır. Sanki Nusayri kardeşlerimize yapılan haksızlıklara göz yumuluyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Böyle bir durum söz konusu değildir. Aynı şekilde Suriye’nin güneyinde, Hikmet el-Hicri adlı, Siyonizmle aynı dalga boyunda hareket eden bir kişi, sanki Dürzi kardeşlerimizin temsilcisiymiş gibi faaliyet yürüttüğünde; buna karşı çıktığımızda, sanki Dürzi kardeşlerimize karşı bir tutum almışız gibi bir algı oluşturulmaktadır. Bunun konuyla hiçbir ilgisi yoktur. Biz tam tersine, bütün bu kesimlerin Suriye içerisinde; hem hükümette, hem parlamentoda hem de toplumsal hayatın her aşamasında eşit temsille, kapsayıcı bir modelle yer alması gerektiğini savunuyoruz.
Başka birtakım ilişkileri de görüyoruz. Burada SDG’nin, 10 Mart mutabakatı doğrultusunda ilerlemesi gerekirken bunun tam tersine hareket etmesinin temel nedeni; Siyonist katliamcılığın birtakım vaatlerine kanmasıdır. Siyonist katliamcılıkla iş birliği yaparak belli alanlarda ilerleyebileceğini, bir kazanım elde edebileceğini düşünmektedir. Bu son derece yanlış bir yaklaşımdır.

“ORDU İÇİNDE ORDU İLAN EDERSENİZ…”
Buradan şu noktaya gelinmektedir: “Neden konuşmuyorsunuz?” Biz buradan açıkça söylüyoruz: 10 Mart mutabakatına uyun. Tehdit oluşturan bir yapılanma, bir terör örgütü yapılanması olmaktan çıkın. Zaten bu süreç, bütün meselelerin bir masa etrafında konuşulabileceği bir ortamı kendiliğinden oluşturacaktır.
Ancak siz kendi kendinize; Suriye’nin ve Türkiye’nin millî güvenliğine aykırı şekilde, Suriye’de devlet içinde devlet, ordu içinde ordu ilan ederseniz; bunun Kürt kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Bu yapıların nasıl kurulduğunu, bugün nasıl ayakta tutulduğunu ve silahlarının kime çevrili olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz.
“HİÇ KİMSE GÖLGE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞMASIN”
Bizim çağrımız, bölgeye dönük kardeşlik siyasetidir. Türk’ün, Kürt’ün ve Arap’ın üzerine; ne vekâlet savaşlarıyla ne de terör örgütleriyle kimse gölge düşürmeye kalkmasın. Bu, sadece bugünün meselesi değildir; Orta Doğu’da çok uzun zamandır oynanan bir oyundur.
Bu nedenle biz; Türk’ün, Kürt’ün ve Arap’ın ebedî kardeşliğine en güçlü bağlarla bağlı kalarak, bütün bu meselelerin kan dökülmeden çözülmesini, bölgede istikrarın sağlanmasını istiyoruz. Onların hükümette ve parlamentoda yer almasını istiyoruz. Artık kimsenin birilerinin vekâlet savaşının parçası olmasını istemiyoruz. Burada akılla, hikmetle ve basiretle hareket etmek gerekir. Aksi hâlde, o yolun sonunun nereye çıkacağı zaten bellidir.



