Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, El Alameyn kentinde Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdellaty ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Hakan Fidan, bölgenin çok kritik bir dönemden geçtiği ifade etti
"ZALİM, ZULMÜYLE BERABER TARİHTEN SİLİNECEKTİR”
Bakan Fidan, Türkiye ve Mısır arasında Gazze için sağlanan koordinasyonun ilerideki günlerde yeni girişimlere öncülük etmesinin söz konusu olup olmayacağına yönelik sorulan soruyu şu şekilde cevapladı:
"Türkiye ve Mısır olarak Gazze'ye yönelik çabalarımızı birçok alanda koordine ediyoruz. Bildiğiniz gibi baştan itibaren özellikle insani yardımların temini ve iletilmesi konusunda çok yoğun bir işbirliğimiz vardı. Mısır Kızılay'ı, Türk Kızılay'ı, AFAD bir araya geldiler. Özellikle El-Ariş Limanı'nın kullanılması konusunda gösterilen misafirperverlik fevkalade iyiydi. Buraya çok miktarda yardım malzemesi gönderme imkanımız oldu ve göndermeye de devam ediyoruz. Fakat şu anda İsrail'in uyguladığı soykırım politikası sürekli yeni bir aşamaya taşınıyor. Uluslararası toplum yardım gönderdikçe İsrail bu yardımların içeri girmemesi ve Filistinlilerin açlıktan ölerek adeta bir yok olma noktasına gelip topraklarını kendilerinin gönüllü olarak terk etmesini sağlamaya yönelik bir politika var. Yani bunu bir açıkça konuşmamız gerekiyor. İsrail'in amacı Gazze'yi Filistinsizleştirmek. Filistinlilerin yaşamadığı, kendi işgalini daimi, kalıcı yerleşimcileri yerleştirebileceği bir hale getirebilmek. Bir taraftan açlık yoluyla soykırım politikasını uygularken, diğer taraftan belli başlı ülkelerle temasa geçip Filistinlileri almaları yönünde baskı uygulamakta. Tabii ki bu ülkeler Filistinlileri kabul etmiyorlar. Ama uluslararası toplumun daha önce de defaatle ifade ettik, sınıfta kaldığı, sistemin çöktüğü, hakkın değil, güçlü olanın kazandığı bir dünyanın artık ilan edildiği bir döneme girmiş durumdayız. Bu beraberinde silahlanma yarışını, çeşitli bölgelerdeki diğer güvenlik krizlerini muhakkak tetikleyecek. Aynı zamanda ezilenlerin uluslararası hukukun hiçe sayılarak, bütün yerleşik kuralların hiçe sayılarak ezilmeye devam ettiği bir süreçte, bu mesele artık sadece Filistinlilerin, Arap dünyasının veya Müslümanların sorunu olmaktan çıktı, yeryüzünde bütün ezilenlerin sorunu haline gelmiş durumda. Dolayısıyla bu aslında Filistin'de akan şehit kanları, masum kadın ve çocuk kanları, Filistin'de, Gazze'de görünür bir başarıya hemen dönüşmese de, dünya çapında bu kanların başka mücadelelerin tohumlarını sulayan can suyu olduğunu görmekteyiz. Bu şehit kanları, bu masumların kanları, feryatları, dünyanın her yerinde baş gösteren haklı mücadelelerin yükselmesine muhakkak ki sebep olacaktır. Dünya gözünü bu olay sebebiyle bir kez daha açmıştır. İsrail'in çeşitli medya vasıtalarıyla son 50 yıldır, 60 yıldır oluşturduğu illüzyonun giderek ortadan kalktığını, dünyanın genel nüfusunun uyuduğu uykudan uyandığını ve gerçek çıplaklığı, adaletsizliği gördüğünü müşahede etmekteyiz. Bu dünya adına bir kazanımdır, hakikat adına bir kazanımdır, adalet adına bir kazanımdır. Ama neyin pahasına? Binlerce malum, masum kadın, çocuk şehidin pahasına. Bununla mücadelemiz her türlü düzlemde devam edecek. Pes etmek yok, umutsuzluğa düşmek yok. Zulmün ve zalimin uzun süreli hakim olduğu hiçbir yerde görülmemiştir. Tarihte bunun örneği yoktur. Zalim zulmüyle beraber tarihten silinecektir.
“NETANYAHU’NUN DA BAŞINA GELDİĞİNİ GÖRECEKSİNİZ"
Yani bunun Netanyahu'nun da başına geleceğini göreceksiniz. Açlığa mahkum ettiği, öldürdüğü, zevk olsun diye her gün belli kotalarla nişan keskin nişancılara hedef aldırttığı insanların kanının onu boğacağını göreceksiniz. Biz bu konuda beraber çalışmaya devam ediyoruz arkadaşlar. Yaptığımız çok iş var, yapacağımız daha da çok iş var. Dünyayı ayağa kaldırmamız gerekiyor. Sadece hükümetleri değil, sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri, bu konuda sesi çıkabilecek bütün kesimlerin artık ayağa kalkması ve sesini yükseltmesi gerekiyor. Biliyorsunuz bizim geleneğimizde, Müslüman olarak, yani itiraz etmenin üç aşaması var. Niyetle, kalple, dille ve elle, yani kim hangi formla buna karşı koyabiliyorsa karşı koymak zorunda. Artık dönem, aşama bu aşamadır."