Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran ile ABD arasında bir anlaşma yapılması gerektiğini belirterek, "Şu anda bir sessizlik süreci var. Ama bunu daha kalıcı hale getirmek için İran'la Amerika arasında bir anlaşmanın yapılması gerekiyor. Bu noktada bizim gördüğümüz her iki tarafın da tekrar masaya oturup müzakereye girme yönünde bir iradesi var. Avrupalıların da İranlılarla götürmek istediği bir süreç var." dedi.
“GELİŞMELERİN YAKINDAN TAKİPÇİSİYİZ”
İsrail'in, İran'a şiddetli saldırılarıyla başlayan çatışma sürecine ilişkin soru üzerine Fidan, "Biliyorsunuz bölgedeki bütün gelişmelerin hem yakından takipçisiyiz hem de içinde oluyoruz. Çoğu zaman arabulucu olarak. Çünkü bölgemizde savaşların çıkmaması, var olanların son bulması hem bizim menfaatimize hem de bölgemizin menfaatine." değerlendirmesinde bulundu.
“İSRAİL GÜÇLÜ BİR ÜLKE DEĞİL”
Fidan, Gazzeye yönelik saldırıların ilk haftasında "İran ve İsrail arasında bir savaşın gelmekte olduğunu" söylediğini hatırlatarak, "İsrail'in İran'a saldırması, İran'ı meşru müdafaa yapan bir pozisyona itti ve ortaya çıktı ki aslında İsrail öyle iddia ettiği kadar İran'ın nükleer kabiliyetlerini yok edecek güçlü bir ülke değil. Sadece onunla olan hesaplaşmasını ortaya koydu. Burada tabii (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu'nun kendi iç siyasete yönelik siyasal hesaplamaları da var. Aslında maalesef iç siyasetin uluslararası politikada ne kadar fazla rol oynadığını burada yine gördük." değerlendirmesini yaptı.
Tüm dünyanın, "kendi ikbali için bölgeyi ateşe atmaktan çekinmeyen bir politik zihnin orada olduğunu" gördüğünü kaydeden Fidan, başından beri yoğun diplomasi yürüttüklerini kaydetti.
“İRAN’LA AMERİKA’NIN ANLAŞMALARI GEREKİYOR”
Fidan, "12 günde bu savaş şimdilik noktalandı ama nükleer kapasitenin ortadan kaldırıldığı varsayımından hareketle sonuçlanan bir ateşkes var. Ateşkesin bozulması, daha sonra tekrar karşılıklı saldırıların başlaması ihtimaline karşı aslında bölgenin teyakkuzda olması gerekiyor." diye konuştu.
Bunun sadece iki ülkeye değil, bölgeye de çok büyük maliyet üreten bir savaş olduğunu vurgulayan Fidan, "Malumunuz iki ülke arasında 1000 kilometreden fazla bir mesafe var, sınır yok. Dolayısıyla sınır aşan, farklı ülkeleri de içine alan bir savaş. Şu anda bir sessizlik süreci var ama bunu daha kalıcı hale getirmek için İran'la Amerika arasında bir anlaşmanın yapılması gerekiyor. Bu noktada bizim gördüğümüz her iki tarafın da tekrar masaya oturup müzakereye girme yönünde bir iradesi var. Avrupalıların da İranlılarla götürmek istediği bir süreç var." diye konuştu.
“İRAN’DAKİ TESİSLER KULLANILAMAZ HALE GELDİ”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "İran artık uranyum zenginleştirme noktasında duracak mı? Ya da kapasitesi yok edildi mi?" sorusuna yanıtında, nükleer meselenin İsrail ile İran arasında yaşanan sürecin yalnızca bir boyutunu oluşturduğunu, bunun dışında başka unsurların da bulunduğunu ifade ederek, "Amerika’nın gerçekleştirdiği askeri operasyon sonucunda, İran'daki nükleer tesislerin büyük ölçüde hasar aldığı ve kullanılamaz hale geldiği aşikar." değerlendirmesinde bulundu.
Nükleer programın birçok bileşeninin olduğunu, tesisler kısmına büyük zarar verildiğini kaydeden Fidan, "Burada açıkçası artık çok ciddi bir nükleer programa indirilmiş darbeden söz edebiliriz." dedi.
Fidan, "Önümüzdeki en büyük meydan okuma müzakerelerde. Açıkça söylemek gerekirse, İran masaya oturduğu zaman Amerikalılar sadece nükleer meselesiyle mi gelecekler karşılarına, yoksa başka dosyaları da getirecekler mi? Başka dosyaları getirirlerse İranlıların ben bu dosyaları konuşacağını düşünmüyorum açıkçası. Ama nükleer konularda, (eski ABD Başkanı Barack) Obama döneminde var olan mutabakat gibi bir müzakerenin, bir anlayış birliğine yönelik bir çabanın olacağını açıkçası düşünüyorum. Ama topyekun teslimiyet anlamına gelecek, nükleer dışındaki yeteneklerin de ortadan kaldırmasını talep edecek tekliflere an itibarıyla 12 günlük savaştan sonraki şu değerlendirme itibarıyla sıcak bakılacağını düşünmüyorum." değerlendirmesini yaptı.
“SALDIRI GECESİ ABD’DEN TELEFON GELDİ”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail'in İran’a saldırdığı gece ABD'li mevkidaşı Marco Rubio’dan telefon aldığı iddiasına ilişkin soruya, "böyle bir görüşmenin gerçekleştiğini" bildirdi.
ABD'nin "esas itibarıyla bir saldırı olması durumunda bu saldırıda görev almadıkları için, herhangi bir rollerinin olmadığı için İranlıların kendilerine saldırmamasını, saldırırlarsa buna da çok sert mukabele edeceklerini" ilettiğini söyleyen Fidan, ayrıca "bölgede bulunan Amerikan varlığının güvenliğinden de bu noktada endişe ettiklerine dair bazı konuları" belirttiklerini ifade etti.
Fidan, bunun üzerine İranlılarla iletişime geçtiklerini, "saldırı durumunda ABD'nin bir rolünün olmadığını, dolayısıyla ABD’nin onları savaşın içine çekecek bir müdahalede bulunmalarını istemediklerini arabulucu rolüyle" ilettiklerini anlattı.
TÜRKİYE İLGİLİ MUHATAPLARLA GÖRÜŞTÜ
Bakan Fidan, ayrıca Türkiye açısından olayı takip etmek için ilgili muhataplarla da görüşüldüğüne değindi.
Fidan, ABD Başkanı Donald Trump ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Türkiye'de bir araya gelmesine yönelik iddialara ilişkin, "Şunu söyleyeyim Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) liderliğine olan güvenden dolayı olabilecek en ileri teklifler, durumlar gündeme geldi ama ben onlarla ilgili bir yorum yapmayayım." dedi.
İsrail'in İran'a saldırılarının ardından ABD'nin olaya dahil olup olmayacağına ilişkin ve 21 Haziran'da İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi'nin konuya ilişkin ilk açıklamayı Türkiye'de yapmasına yönelik soruya yanıt veren Fidan, şunları kaydetti:
"Cumartesi günü İranlı meslektaşımızla görüştüğümüzde Amerikalılar savaşta değildi. Daha doğrusu Amerikalıların, İsraillilerin yaptığı gibi topyekun bir savaşa girme niyetinde olduğuna ilişkin bir talepleri de olmadı. Nükleer tesislere ilişkin bir konu vardı. Mevcut olan düşünce şu, İsrailliler bu tesisler ve tesislerden kaynaklanan tehdidi yok etmek için sürekli bir hareketlilik içinde, İranlılar da onların canını yakıyorlar. Onlar daha sonra da başka hedefleri vurmaya başlıyorlar ve bu savaş daha uzatıcı, daha yıpratıcı ve daha yaygınlaşır bir duruma dönecek. Yani bir bakıma nükleer tesisler ortadan kalkarsa belki bu konuda bir yavaşlama olur düşüncesi eyleme geçiren ana düşünce oldu gibi. Şimdi tabii ki ama ister nükleer tesisi vursun ister bir yeri vursun aktif olarak tabii ki bir savaş konusudur."
Bakan Fidan, "Amerikalılar tabi bu operasyonu yaparken anlaşılan o ki uygun aktörlerle bir iletişimde bulunuyorlar. 'Bizim amacımız bu, başka bir şeye müdahale etmeyeceğiz' diyorlar. Ben cumartesi günü İranlı meslektaşımla konuşurken B52'ler havalanmıştı ABD’den." diye konuştu.
Sunucuların, "(Erakçi) Biliyor muydu bunu, bilgi dahilinde mi?" şeklindeki sorularını yanıtlayan Fidan, "(İranlılar için) Onlara geliyor diye değil. Yok yok. Sadece B52’lerin havada o yöne doğru gittiğini söyledik. B52’ler bölgeye neden gelir? Böyle bir şey olma ihtimali üzerinde konuştuk." ifadelerini kullandı.
“AMERİKALILARIN NİYETİNİ ANLAMAK GEREKİYOR”
Fidan, 21 Haziran'ı 22'sine bağlayan gece İran'da üç nükleer tesisin bombalandığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Ertesi gün konuşurken İranlı meslektaşımızla bizim yine temel tavsiyemiz tabi geçmiş olsun dedikten sonra Amerikalıların niyetinin ne olduğunu ilk önce bir anlamak gerekiyor. Topyekun bir imha edici savaşa mı girmek, yoksa sadece nükleer tesislerle mi sınırlı kalan faaliyet. Görünen o ki nükleer tesislerle sınırlı. Onların sınırlı faaliyetine İran stratejisinde bu vardır, daha önce de ortaya çıktı. Yaptığımız görüşmede şunu gördüm ben, o da o mesajı verdi; 'Bu sınırlı faaliyet böyle kalırsa bizim cevabımız da sınırlı olur. Bu önemli bir mesajdı. Biz bu mesajı ilettik. Tabi İran kendi içerisinde bunu tartıştı. Bir noktaya geldi. Ve daha sonra Sayın Trump'ın kendi paylaşımından (X sosyal medya hesabı) en üst ağızda ifade ettiği gibi yine bir karşılıklı haberleşmeyle, mutabık kalmayla 'sen benim buramı vurdun, ben de senin buranı vuracağım ama burayla sınırlı kalacağım' meselesi oldu. Bunu biz aslında 2020 yılında Kudüs güçleri komutanı Kasım Süleymani suikaste kurban gittiğinde de görmüştük. Orada da misilleme yapılırken buna benzer bir ön anlayış birliğine ulaşılarak gitti ki daha yüksek yaygınlaşma, eskalasyon vuku bulmasın. Bu da aslında şu anda savaş tarihinde ender rastlanacak durumlardan biri."
“ESAS OLAN SAVAŞI HABER VERMEMEKTİR"
"Diplomasi içerisinde ülkeler bu tip durumlarda bilgi verir ya da haber verir mi? Alışık olunan bir durum mu? Yoksa alışılmadık bir süreci mi yaşadık karşılıklı?" sorusu üzerine Fidan, şunları söyledi:
"Bakın şöyle, savaşa girdiğiniz zaman zaten esas olan haber vermemektir. Sürpriz etkisini kullanmaktır. Şimdi haber vererek bir şey yapıyorsanız şunu söylüyorsunuz iki taraflı da ben seninle savaşmak istemiyorum ama şartlar beni şu hareketi şu miktar yapmaya zorluyor. Sen bunu anla. Buna cevap verme. Verirsen de ona göre ver. Bu yeni diyorum ben."
“ÇOK AĞIR SAVAŞLAR OLUYOR”
Fidan, Türkiye'nin istihbarat açısından nasıl durumda olduğuna ilişkin soruya yanıtında, Türkiye'nin bu konuda ciddi kapasite geliştirdiğini vurguladı.
Başka ülkelere ait casus ağlarını ortaya çıkarttıklarını kaydeden Fidan, bunun kesintisiz bir çaba ve operasyonel yoğunlaşma istediğini belirtti.
Fidan, istihbarat dünyasında "çok ciddi kavgaların çok sessiz yapıldığını" belirterek, "İnsanlar kendi normal hayatlarına devam ederken aslında karanlık bir dünyada çok ağır savaşlar oluyor. Burası çok önemli bir alan. Biz bu son olayda da İsrail'in İran üzerinde bunu çok ciddi kullandığını gördük. İsrail'in İran'da casus şebekelerini, networklerini oluşturduğu yıllardır bilinen bir olay. Esas itibariyle İranlılar da bundan defaatle sıkıntı çektiler. Ama görünen o ki tabi son suikastlar, son olaylar, son dron saldırıları da gösterdi ki çaba yeterli olmamış." diye konuştu.
“ÖLÜMDEN KORKMUYORUZ”
Türkiye'yi korumak için canla başla çalışan güvenlik güçlerinin olduğunu vurgulayan Fidan, "Ülkemizi hem aklımızla hem yüreğimizle savunuyoruz. Ölümden korkmuyoruz zaten. Yani orada bizi korkutacak bir şey de yok. Biz haklı olduğumuzu da biliyoruz ama dediğim gibi bizim için önemli olan profesyonel bir şekilde tehditleri iyi analiz ederek rasyonel bir diyalog kurarak diğer aktörlerle konuyu yönetmek. Onda da gereken bütün konular yapılıyor. Ama en kötü senaryoya göre de hazırlıklı olmak gerekiyor." ifadelerini kullandı.