Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye-İtalya Dördüncü Hükümetlerarası Zirve Toplantısı" vesilesiyle gerçekleştirdiği İtalya ziyareti ardından basın mensuplarına konuştu.
SORU-YANIT KISMI... ÖNDER AÇIKLAMASI: "ALLAH ŞİFALAR VERSİN"
Bu konuda istihbarat teşkilatımız çalışmalarını devam ettiriyor. Bildiğiniz gibi Sırrı Süreyya Önder DEM heyetinin içerisindeydi. Allah şifalar versin. Bu işi, biliyorsunuz, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımız yürütüyor ve İbrahim Kalın Bey bu konuda çalışmalara öncülük yapıyor. Hedefimiz Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini dinamitlemeye çalışan terör belasından artık tamamen kurtulmak ve geleceğe yürümektir.
“AL-VER SÜRECİ DEĞİL, BİR KARDEŞLİK İKLİMİDİR”
Biz, terörle mücadelede önemli başarılar elde ettik. Demokratikleşme konusunda, en ileri adımları attık. Terörün artık tamamen ortadan kaldırılması ve yeni bir dönemin kapılarının açılması için de Cumhur İttifakı olarak güçlü, kararlı bir irade ortaya koyduk. Artık terör örgütü de çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini yerine getirmelidir. Bu süreçteki en büyük motivasyonumuz evlatlarımıza terörsüz bir Türkiye, terörsüz bir ülke bırakmak. Biz motivasyonumuzu koruyoruz. Sivil siyasetin güçlendiği, huzurun kökleştiği, kaynaklarımızın geleceğe, teknolojiye, kalkınmaya ayrılacağı bir Türkiye için çalışıyoruz.
Türkiye’de tefrikaya artık yer olmadığını dost-düşman görecek, milletimizin toplu vuran sinesini hiçbir topun sindiremeyeceğini anlayacaklardır. Daha önce de söyledim: Terörsüz Türkiye, bir al-ver süreci değil, bir kardeşlik iklimidir. Milletimizin onlarca yıllık özlemidir.
"SURİYE'DE FEDERATİF YAPI KONUSU HAM HAYALDEN ÖTEYE GİTMEYEN BİR HUSUSTUR"
Suriye’nin toprak bütünlüğü bizim için vazgeçilmezdir. Suriye hükümetinin de aynı hassasiyetle hareket ettiğini biliyoruz. Suriye’deki silahlı grupların Suriye Savunma Bakanlığı çatısı altında toplanması ve Suriye’nin birliğine bütünlüğüne katkı sağlaması oldukça önemli. Federatif yapı konusu ise ham hayalden öteye gitmeyen bir husustur. Suriye gerçekliğinde de yeri yoktur. Suriye’de federal yönetim hayalleri kurarak, bölgeyi tehdit edecek kararlar değil, bölgenin istikrarına hizmet edecek kararlar almalarını tavsiye ederim.
“BİR ZORLAMA YAPIYA MÜSAADE ETMEYİZ”
Bölgemizde oldubittilere müsaade etmeyecek, Suriye ve bölgenin kalıcı istikrarını tehdit edecek, tehlikeye sokacak hiçbir girişime izin vermeyeceğiz. Suriye’de Şam Yönetimi dışında bir otoritenin de Suriye Ordusu dışında silahlı yapılanmanın da kabul edilmeyeceği, Suriyeli yetkililerce ilan edildi. Çalışmalarını da bu yönde sürdürüyorlar. Bizim de sınır güvenliği konusunda yaklaşımımız benzer. Sınırlarımızın hemen ötesinde bir ve bütün Suriye dışında herhangi bir zorlama yapıya müsaade etmeyiz. Bütün grupların bir ve bütün Suriye için çalışması, enerjilerini de kuvvetlerini de bu amaç için seferber etmesi en akıllıca seçenektir. Suriye’de tüm grupların temsilini, diyalogunu önceliyoruz. Soğukkanlılıkla, binlerce yıllık devlet müktesebatımızla, sükunetimizi koruyarak barışa hizmet ediyoruz.
"SURİYE'NİN YANINDA OLACAĞIMIZI HEP SÖYLEDİK, SÖYLÜYORUZ"
Şu anda Sayın Şara ve ekibiyle gerek Dışişleri Bakanımız, gerek İstihbarat Başkanımız, gerek Savunma Bakanımız, gerekse Enerji Bakanımız irtibat halindeler ve bu temaslar sıkı bir şekilde devam ediyor. Bakanlarımız muhataplarıyla da bu gelişmeleri takip ediyorlar. Biz Suriye'nin inşa ve ihyası için birçok adım atılması gereğine inanan bir ülkeyiz. Bizim Suriye'yle 910 kilometre sınırımız var. Bunu hafife almak mümkün değil. Bundan sonraki süreçte de biz, her türlü imkanımızla Suriye'nin yanında olacağımızı hep söyledik, söylüyoruz. Oradaki bazı olumsuz gelişmeler çok daha dikkatli hareket edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bizim yatırımcı firmalarımızın Suriye'de atacağı adımlar, Suriye'nin ayağa kalkmasına yardımcı olacaktır. İnşa ve ihya faaliyetleri kapsamında atılacak adımlar, Suriye'nin kendisine gelmesini sağlayacaktır. Bu konuda Antalya'daki Dördüncü Diplomasi Forumu’nda bunları Sayın Şara'yla da görüşme imkanımız oldu. İnşallah bu adımları atmaya devam edeceğiz. Burada da durmak yok, yola devam.
“TEPKİMİZİ ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE GÖSTERİRİZ"
İsrail, bölgemizde çatışmayı, kan ve gözyaşını yaymak için çaba sarf ediyor. Gazze başta olmak üzere Filistin kentlerinde başlayan şiddet ve saldırganlık dalgasını aşama aşama genişletiyor. Lübnan’da döktükleri kan, Lübnan halkına çektirdikleri ortada. Şimdi ateşi Suriye’ye yaymak, orada da kan dökmek yoluna girdiler. İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırıları, Suriye’deki yeni yönetim ile başlayan olumlu iklimi baltalama girişimidir. İsrail’in yaptığı provokasyondur ve bu kabul edilemez. Komşumuz Suriye’yi yeni bir istikrarsızlık bataklığına sürükleyecek her türlü girişime karşı tepkimizi çeşitli şekillerde gösteririz. Bizim derdimiz bölgemizde daha fazla çatışma değil, daha fazla barış ve huzurdur.
"SURİYE'DE EN BÜYÜK RİSK TERÖR ÖRGÜTLERİ"
Oradaki zaten risk belli; Terör örgütleri. Terör örgütleriyle ilgili de zaten Suriye Yönetimi adımlarını çok güvenli bir şekilde atıyor. Bu süreçte de Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarımızla, MİT Başkanımızın Suriye'ye yaptıkları ziyarette bunları da kendileriyle görüşme fırsatları oldu. Ona göre de ne tür adımlar atacağımızı belirledik.
"İSRAİL'İN BİR KALICI ATEŞKES GARANTİSİ VERME NİYETİ YOK"
Şu anda geldiğimiz noktada İsrail, kalıcı bir ateşkesi bugün itibarıyla benimsemiş durumda değil. Amerika Birleşik Devletleri’nin baskısı olmadan İsrail'in bir kalıcı ateşkes garantisi verme niyeti yok. Rehineleri bırakma karşılığında belli bir süre ateşkesi kabul eder gözüküyor. Dışişleri Bakanlığımız hem Batılılarla hem Filistinlerle hem de İsrail tarafıyla aralıklı olarak insani yardımlar üzerine görüşmeler yapıyor. Çünkü önceden ateşkesle insani yardımlar çok iç içe götürdüğümüz iki konuydu. Ama şimdi açlık ve yoksulluk öyle bir noktaya geldi ki, Filistinlilerin çatışmanın dışında sivil kayıpları çok fazla olabilir. Dolayısıyla biz bir metot değişikliğine gitmedik ama ateşkesi vurgularken şu anda ağırlıklı olarak insani yardımlar için koridorun açılmasını öne çıkardık. Taraflar kendi savaşını sürdürseler de sivil nüfusun rehin tutulmaması, bunların temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılmaması önemli. Şimdi uluslararası topluma bunu söylüyoruz. Önceden ateşkesle insani yardımları çok ilişkilendiriyorlardı. Şimdi biz onu biraz ayırdık. Ama bu durumda bile İsrail ilave bir baskı görmediği sürece şu anda bir gevşeme yok. (Gazze'ye yardımlar) Belli bir noktaya kadar ulaşım mümkün oldu. Bu ara yine ulaşım kesintiye uğramış durumda.
“RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI BİTMELİ”
Temennimiz odur ki bu ateşkesi biraz daha geliştirelim, genişletelim. İnşallah, bu geçici ateşkes, devamında kalıcı barışa bir kapı aralar. Biz zaten en başından beri Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın adil ve kalıcı bir barışla sona erebileceğini söylüyoruz. Bu konuda umudumuzu hiç kaybetmedik. Zaman zaman çatışmaların şiddetlendiği anlarda bile, tarafları bir masa etrafında topladık ve barış için müzakereyi önerdik. Böylesi zamanlar provokasyonlara ve müdahalelere açıktır. Bu nedenle süreci zehirlemek isteyenlere fırsat vermeden, Rusya da Ukrayna da samimi bir şekilde barışı dillendirmeli ve artık bu savaş bitmelidir. Bu savaş, sadece iki ülke için değil, küresel güvenlik açısından da oldukça önemli. Çünkü bu savaş herkese kaybettirmiştir. En çok da Rusya ve Ukrayna kaybetmiştir. Adil bir barışın ise asla kaybedeni olmaz. Barış sürecinin uzun vadede başarılı olabilmesi için her iki tarafın karşılıklı güven oluşturması önemli. Türkiye olarak barışa katkı sağlamaya ve destek vermeye devam edeceğiz.
"TRUMP'LA YÜZ YÜZE GÖRÜŞMEMİZİ YAPACAĞIZ"
Sayın Trump ile ilk fırsatta yüz yüze görüşmemizi yapacağız. Telefon görüşmemiz oldukça samimiydi, verimliydi ve dostaneydi. İki ülke ilişkileri köklü ve derindir. Konuşacağımız çok konu, atacağımız çok adım var. Bu nedenle, Türkiye ile ABD ilişkilerinin seyrine yön verecek görüşmemiz için, bakanlıklarımız çalışmalarını sürdürüyor. Bunun zamanlaması da o çalışmalar kapsamında ele alınıyor. Sayın Trump ile zaman zaman telefon diplomasisi şeklinde temaslarımız oluyor. Dostum Trump’la yeni dönemde ikili ilişkilerimize çok farklı bir ivme kazandıracağımıza inanıyorum. Kendisinin Rusya-Ukrayna başta olmak üzere barış vizyonunu da destekliyoruz. Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeten tavrını memnuniyetle karşılıyoruz. Suriye konusunda da iki lider olarak birbirimizi anladığımızı görüyoruz. Farklı düşündüğümüz alanlarda da makul bir zeminde uzlaşma arayışlarımız da elbette ki sürecektir. Farklı çevrelerce risk olarak görünen konuları da diyalogla, diplomasiyle aşabileceğimize inanan iki lideriz.
ERDOĞAN, TEKNOFEST'E KATILACAK
Bu hafta sonu TEKNOFEST ekibi Kıbrıs'a gidiyor ve Kıbrıs'ta TEKNOFEST çalışmalarını yapacaklar. Nasip olursa biz de Cumartesi günü Kuzey Kıbrıs'ta olacağız. Kuzey Kıbrıs'ta biliyorsunuz muhteşem bir Parlamento binası ve Cumhurbaşkanlığı binası yaptık. Her ikisi de gıpta edilecek eserler. Bir taraftan da yargı binalarının başlatılmasıyla ilgili adımı atıyoruz. Millet bahçeleriyle, donatılarıyla gerçekten muhteşem bir eser orada meydana getirdik ve Cumartesi orada olacağız.
"TÜRKİYE, KKTC’Yİ ASLA YALNIZ VE KİMSESİZ BIRAKMAZ"
Biz Kıbrıs adasında iki devletli çözümle tarihi sorunları geride bırakabileceğimizi düşünüyor, çalışmalarımızı bu yönde ilerletiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması için gayretlerimizi de artırarak sürdüreceğiz. Türkiye olarak asla KKTC’yi yalnız ve kimsesiz bırakmayız. Kıbrıs Türkü'nün hak ve menfaatlerini her platformda savunmak, Türkiye Cumhuriyeti olarak tarihi ve insani anlamda sorumluluğumuz. Bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getirme hususunda da son derece kararlıyız. Türk Dünyasının da kardeşlerinin yanına olmaya devam edeceğini düşünüyoruz.
“KAMERALARI BANTLAMAK, BİZİM KİTABIMIZDA YAZMAZ”
Bunun cevabını İçişleri Bakanımız zaten en güzel şekilde verdi ve bu tür bir uygulamanın olmadığını, olamayacağını bildirdi. Fakat ana muhalefetin başındaki zat, inanın sorsanız "jammer nerede, ne işe yarar?" bunu bile bilmez. Benim kendi çalışma ofisimde, kendi odamda hangi aletler var, bunun hesabını herhalde Özgür Özel'e verecek değilim. Kalkıp da kameraları bantlamak, onlarla uğraşmak, bu tür davranışlar bizim kitabımızda yazmaz. Öyle bir uygulama bizde yok, buna gerek de yok. Çünkü bu tür yolsuzluğa biz tevessül etmeyiz. Orada valizlerle ne taşınmış? Bu benim işim mi? O valizlerle kim ne getirdi, ne götürdü onun hesabını onlar versin. Ama bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar. Paniklemiş vaziyetteler. Bu süreçte tüm iddialar yargıya intikal etmiş durumdadır. Hatırlarsınız, eskiden gazeteler, ayıplı iş yapanların fotoğraflarını yayımlar, gözlerine de bant çekerlerdi. Ayıplı siyasetin odağı CHP, millete bantların arkasına yine neyi sakladıklarını, hangi şaibeli işlere giriştiklerini izah etmek zorundadır. Ayrıca konunun güvenlik kaygısı olmadığı, güvenlik güçlerimizin açıklamalarıyla açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
"MEVCUT CHP YÖNETİMİ, SİYASETİ ENFEKTE ETMEKTEDİR"
Bizim bu noktada herhangi bir sıkıntımız olmadığı için rahatız, ama ana muhalefetin başındaki zatın bu konuda derdi çok. Mevcut CHP yönetimi, siyaseti enfekte etmektedir. Sokakları karıştırarak, insanları birbirlerine düşürerek, gündem değiştirme telaşları açıkça görülmektedir. Bunlar, kendilerini kurtarmak için ülkeyi ateşe vermekten çekinmeyecek kadar izanı kaybetmişler. Düşünün, bir siyasi parti, -ki ana muhalefet partisinden söz ediyoruz- yolsuzluk iddialarını örtbas etmek için illegal örgütlerle iş birliği yapıyor, Ticaret Kanununu ihlal ediyor ve dahası millî güvenliği tehdit edecek bir noktaya geliyor! Batı’ya ve Batılı medya kuruluşlarına yalvarıyor. Türkiye’nin ekonomisini, şirketlerini, yargı mensuplarını tehdit edecek kadar ileri gidiyor. Bunları, milletimizin ferasetine havale ediyorum.
“İSTANBUL, ÜLKEMİZİN KIYMETLİSİDİR”
İstanbul'da meydana gelen deprem, hepimizi derinden üzdü ve kentsel dönüşümün ne kadar hayati önemi haiz olduğunu gözler önüne serdi. Sayın Kurum İstanbul’a oradaki CHP’li birçok yerel yöneticiden daha fazla gidiyor zaten. CHP Genel Başkanı İstanbul’a depremden ancak 5 gün sonra gitti. Onda da İstanbul halkıyla dayanışmak için değil, birilerine tekmil vermek için gitti. Biz İstanbul’un dertlerini bazı koltuk sahiplerinin fersah fersah ötesinde dert edinip, çözmek için gecesini gündüzüne katan bir hareketiz ve hükümetiz. Çünkü İstanbul, ülkemizin kıymetlisidir. Türkiye’nin bütün şehirleri gibi İstanbul’a da hizmet etmek şereftir.
"İSTANBUL’DA RİSKLİ YAPI BIRAKMAYINCAYA KADAR ÇALIŞACAĞIZ"
Bugüne kadar koparttıkları gürültülerle İstanbul’da kentsel dönüşümün önüne engeller çıkarttılar. Biz o engelleri aşmak için gayret gösteriyoruz, ancak engellemeler İstanbul’a zaman kaybettiriyor. En son depremde bir kez daha görüldü ki, bu gürültücülerin dertleri İstanbul değil. Bunların dertleri başka. Biz, İstanbul’da bir tek riskli yapı bırakmayıncaya kadar çalışacağız. Deprem gerçeğini akıllardan çıkartmayacak ve kentsel dönüşüm bilincini artıracağız. Yoksa bugün kentsel dönüşüme karşı propaganda yapanlar, her felakette olduğu gibi Allah korusun İstanbul’da yaşanacak büyük bir felakette milletimizi bir başına bırakacak. Biz İstanbul’u onların eline ve insafına terk edemeyiz.
İTALYA AÇIKLAMALARI
Türkiye-İtalya Dördüncü Hükümetler Arası Zirve Toplantısı vesilesiyle gerçekleştirdiği ziyaretin tamamlandığını belirten Erdoğan, İtalya Başbakanı Georgia Meloni'yle birlikte eş başkanlığını yaptıkları zirvede, ilgili bakanların da iştirakiyle hem ikili ilişkileri hem de bölgesel ve küresel meseleleri istişare etme fırsatı bulduklarını ifade etti.
Erdoğan, Türkiye-İtalya işbirliğini farklı alanlarda derinleştirme yönünde önemli kararlar aldıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"İş Forumu'nun kapanışını Sayın Meloni'yle birlikte gerçekleştirdik. Foruma her iki ülkeden çok sayıda iş insanı katıldı. Forum vesilesiyle firmalarımız ve İtalyan şirketleri arasında muhtelif işbirliği alanlarında 10'dan fazla mutabakat ve anlaşma imzalandı. Forum kapsamında ayrıca savunma sanayi firmalarımızın katılımıyla bir etkinlik de düzenlendi. Son yıllarda somut projelerle güçlenen savunma sanayi işbirliğimizi yeni ortaklıklarla daha da ilerletmek arzusundayız."
Baykar'ın, son dönemde İtalyan firmalarıyla işbirliğini derinleştirdiğini, bu süreci Leonardo'yla imzaladıkları protokolle de devam ettirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Sayın Meloni'yle görüşmemizde ikili ticaretimizi 30 milyar dolardan 40 milyar dolara yükseltme hedefini belirledik. Gerek bakanlarımızın gerek iş çevrelerimizin görüşmeleri neticesinde inanıyorum ki kısa zamanda bu hedefi de yakalayacağız. Ayrıca zirve vesilesiyle ikili işbirliğimizi daha da güçlendirecek 11 belge imzaladık ve zirve bildirisini kabul ettik." diye konuştu.
"İtalya'nın somut katkılarını beklediğimizi ifade ettim"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaret kapsamında, İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella'yla da yararlı bir görüşme gerçekleştirdiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İkili münasebetlerimizin derinleştirilmesi hususunda atılacak adımları ve bölgesel gelişmeleri kendileriyle de değerlendirme fırsatımız oldu. Cumhurbaşkanı Mattarella'yı ve Sayın Meloni'yi ülkemize davet ettim. Ayrıca Papa Fransuva'nın vefatı nedeniyle Vatikan'a taziye ziyaretinde bulundum ve Papalık Makam Vekili Kevin Joseph Farrell'le görüştüm. İtalya Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla görüşmelerimizde Avrupa Birliği üyelik sürecimize desteğini istikrarlı şekilde ortaya koyan İtalya'nın, bu istikamette somut katkılarını beklediğimizi kendilerine ifade ettim. Avrupa Güvenlik Mimarisi'nin yoğun şekilde tartışıldığı bir dönemde, Türkiye'nin, Avrupa'nın ekonomik ve askeri güvenliği bakımından kritik önemini görüşmelerimizde vurguladık. Bu konularda yakın eş güdüm içinde çalışmalarımızı sürdürme konusunda mutabık kaldık."
Görüşmelerde, Ukrayna bağlamında sahada ve diplomasi masasında yaşanan son gelişmelerin de ele alındığına vurgu yapan Erdoğan, "Akdeniz ve Orta Doğu'da barış, güvenlik ve refahın sağlanabilmesinin, ancak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli nihai bir çözüme kavuşmasıyla mümkün olabileceğini tekraren vurguladık. Gazze'de ateşkese dönülmesi, Filistin devletinin tanınması ve insani felaketin ortadan kaldırılması için İtalya'nın desteğinin daha güçlü şekilde gösterilmesi beklentimizi ifade ettik." dedi.
Suriye'de ve Libya'da istikrar ve barışın temin edilmesi için yapılabileceklerin de değerlendirildiğini aktaran Erdoğan, "Suriye'nin terör unsurlarından temizlenmesi, devlet kurumlarının güçlendirilmesi, yaptırımların sona erdirilerek yeniden inşa faaliyetlerine hız verilmesi konularında, görüş alışverişinde bulunduk. Görüşmelerimizin ve aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Afrika ülkeleri ile göz hizasında ve 'kazan-kazan' esaslı bir ilişki kurduk"
"İtalya'yla Türkiye arasındaki ticaret hacmini 30 milyar dolardan 40 milyar dolara çıkarma öngörüsü var. Bir de İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin Batılı ülkelere yönelik 'Afrika'yı sömürüyorlar' şeklinde eleştirileri mevcut. Sizin önderliğinizde Türkiye'nin Afrika'da çok etkili bir pozisyonu bulunuyor. İtalya ile Afrika'da işbirliği yapılabilir mi? Özellikle savunma alanında neler yapılabilir? Ayrıca Türkiye ile İtalya arasındaki ticaret hacmiyle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, şunları paylaştı:
"İtalya'nın özellikle Afrika'ya yönelik müşterek adım atma konusunda bize teklifi bulunuyor. Bizce işbirliği yapılmaması için hiçbir sebep yok. Rahatlıkla İtalya'yla böyle bir adımı atabiliriz. Bu teklife sıcak baktığımızı ben de görüşmemizde Sayın Meloni'ye ifade ettim. Nitekim şu anda Afrika'dan beklentiler var. Afrika konusunda bizim yaklaşımımız bellidir. Afrika'yla ticaret, yatırım, insani yardım ve diplomasi gibi pek çok alanda tarihi adımlar attık. Biz, Afrika ülkeleri ile göz hizasında ve 'kazan-kazan' esaslı bir ilişki kurduk ve bunu da genişletiyoruz.
Bu yaklaşımımızı paylaşan Batılı ülkelerle de Afrika kıtasında işbirliği zeminimizi genişletmekten memnuniyet duyarız. Bu doğrultuda ikili ve üçlü işbirliklerine, ortaklıklara her zaman sıcak bakıyoruz. İtalya ile karşılıklı ticaret hacmimizi 30 milyar dolardan 40 milyar dolara çıkarabilecek güç, her iki tarafta da var. İtalya ile ilişkilerimiz geçmişten bu yana gayet olumlu bir seyir izliyor. Tarihi bağlarımız, aynı denizi paylaşmamız, köklü işbirliğimiz, ortak çıkarlarımız ve benzer düşündüğümüz konuların çokluğu, ilişkileri geliştirmekte elimizi güçlendiriyor. Bu nedenle ayakları yere basan, sağlam hedefler koyuyor ve onlara ulaşmak için gayret gösteriyoruz. Ticaret başta olmak üzere birçok alanda Türkiye ve İtalya arasındaki dayanışmanın artırılması temel hedefimizdir."
"İtalya ile Türkiye arasında güçlü bir işbirliği var"
Bir gazetecinin, Baykar'ın her adımında Yunanistan tarafının, "Türkiye'yle bu işbirliğini yapmayın" şeklinde telkinlerde bulunduğunu, Yunanistan'ın İtalya'dan iki tane firkateyn alacağını hatırlatarak, "Siz görüşmenizde bu konuyu gündeme getirdiniz mi? Bizim İtalya'yla daha farklı alanlarda, denizcilikte, havacılıkta veya füze teknolojisinde, savunma sanayiinde işbirliğini geliştirmek konusunda bir perspektifimiz var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"İtalya ile Türkiye arasında güçlü bir işbirliği ve ortak projeler geliştirme potansiyeli var. İtalya ile işbirliği alanlarımızdan biri de savunma sanayiidir. Bu konuda gerek bizim firmalarımızın oradaki yatırımları gerek İtalyan şirketlerin coğrafi ve kültürel yakınlığın da etkisiyle Türkiye'ye ilgisinin artması, iki ülkenin de çıkarınadır. Sadece savunma sanayii değil, havacılık, uzay gibi yüksek teknoloji odaklı sektörlerde de işbirliği fırsatlarını değerlendiriyoruz.
Savunma sanayi son zamanlarda Avrupa ülkelerinin odaklandığı bir alan. Biz yıllardır bu konuda çok önemli adımlar attık ve belirli bir mesafe de aldık. İlerleyişimizi sürdürüyoruz. Geliştirdiğimiz silah sistemleri, hava, kara ve deniz mühimmat ve araç gereç, dünya tarafından büyük bir ilgiyle takip ediliyor. İtalya da savunma sanayinde tecrübeye sahip bir ülke. Karşılıklı olarak teknoloji transferi Türkiye'nin yerli savunma sanayini güçlendireceği gibi İtalya'ya da yeni bir bakış ve enerji sağlayacaktır. Bu alanda İtalya gibi önemli bir ülke ile yapacağımız dayanışma, ülkelerimizin alacağı mesafeyi artırır. Bizim bu konudaki görüşümüz, yüzde 100 yerli ve milli savunma sanayii hedefimize ulaşmak. Yunanistan ile de işbirliğini, iyi komşuluk, dostluk ve müttefiklik temelinde ilişkileri geliştirmenin gayreti içerisindeyiz."