Kendini beğenme çağıyla karşı karşıyayız.
Herkes her şeyi kendisinin bildiğini ve en iyi yaptığını iddia ediyor. Hatasının olduğunu düşünmüyor. Şimdiye kadar internetin bu kadar yaygın olarak kullanıldığı bir dönem olmamıştı. Bu nedenle bilgiye ulaşım arttı. İnsanlar internetten öğrendikleriyle doktorluk taslamaya başladılar. İlaç bilgisi, hastalık bilgisi, yüz taramayla yapay zekâ kullanımı ile psikolojik analizlerin yapılması sıradan hale gelmeye başladı.
YAPAR ZEKÂ VE İLGİNÇ BİLGİLER
Bir konuda bilgi sahibi olmayan insan, her konuda bilgi sahibi olan yapay zekâya müracaat ediyor ve ilginç sonuçlar ortaya çıkarıyor. Hakikaten video kapağının özelliklerini yazıyorsunuz size istediğiniz renk ve parlaklıkta video kapağını saniyeler içinde oluşturuyor. Yapay zekâya ne sorarsanız sorun hemen her şeyi biliyor. Bu gidişat nereye kadar ulaşacak ve gelecekte bizleri neler bekliyor belli değil.
Teknolojiden faydalanarak bir şeyler yapmak güzel. Fakat insanlar teknolojiyle birlikte ilginç olarak konformist bir yaşam sürmek istemeye başladılar. Hiç yorulmak ve emek vermek istemiyorlar. Oysaki çabuk elde edilen başarı ve olumlu sonuçlar insanları ruhsal bir boşluğun içine doğru sürüklüyor. Yapılanlar arttıkça insanın içindeki boşluklar da çoğalıyor.
"ZAHMET OLMADAN RAHMET OLMAZ"
Özgün ve orijinal bir iş çıkarmayı dert edinen kalmadı. Kolay yoldan zengin ve şöhret olma isteği hastalıklı olan ruhlara işaret ediyor. Kolay olan hiçbir şey insana ve dünyaya katkıda bulunma iddiasına tam olarak sahip olamaz. Zahmet olmadan rahmet olmaz diye büyüklerimizin sözlerini çoktan unuttuk görünüyor. Çok çalışıp ter dökerek para kazanmayı küçük görür olduk.
Kendini beğenmeyi ilerleterek bunu saplantılı hale getirenler her ortamda çoğaldı. Eskilerin söylediği bir söz vardı. Yeri gelmişken bu sözü hatırlamakta fayda var. 'Kimse burnundan kıl aldırmıyor' derdi büyüklerimiz. Gerçekten de bugün yaşadığımız durum tam olarak bu. Kimse hatanın kendisinde olduğunu düşünmüyor. Hep eleştiri ve şikâyet var. Kimseden şükür sözünü duymuyoruz.
"SOSYAL MEDYA VE AHLAKİ EROZYON..."
Hatalarımızı kabul etmek güzeldir. Her gün kendimizi geliştirerek hayat yolculuğuna devam etmek ve kazancımızın meşruluğuna dikkat ederek yaşamak büyük başarıymış gibi görünmeye başladı. İnsanlarda sosyal medya vasıtasıyla yaşanan ahlaki bir erozyon çoğaldı. Sosyal medyanın insanları ahlaki yönden olumsuz etkilediği yapılan son araştırmalarla ortaya konulmaya başlandı. Bir çözüm üretmeye acilen ihtiyacımız var.
Bu çözümün devletin üst düzeyinde görev yapan insanlar tarafından ortaya konulması çok yerinde olacaktır. Okullarda telefon yasağı, belli bir yaşın altında gençlerin akıllı telefon kullanmalarının sınırlandırılması gibi pek çok yeni uygulamaların gündeme getirilerek uygulanması gerekiyor. Kendimizi beğenmeyi sınırlandırmalıyız. Sosyal medya sayesinde maalesef gençlerimiz asosyal hale gelmiş görünüyorlar.
"ÜMİTSİZLİĞE YER OLMAMALI"
Neyse yazılacak çok şey var. Ama bizler de kendimizi sınırlandırmalıyız. Tüm olumsuz gelişmelere bakıldığında adeta insanların içleri kararıyor. Bu tarza şahsen karşıyım. Bizlerde ümitsizliğe yer olmamalı. Çok güzel günlerin geleceğine ülke ve millet olarak harika başarılar ortaya koyarak insanlığa büyük katkılarda bulunacağımıza inancımızı her daim diri tutalım. İnanmanın gücü ve motivasyonunu ihmal etmeyelim.

